,çapraz,oyun

Çapraz Oyun

Epsilon Yayınları    1. Baskı

Parana Yayınları   2. Baskı

 

Atatürk Hava Limanı – İstanbul…


25 Mart 2009 Çarşamba.

Puslu bir sabah.

Havaalanında güne başlama telaşı…  

Güvenlik kontrolünden geçip biniş kartlarını almak için kontuarlara koşan yolcular.

Tekrarlanan anonslar, yüklenen bagajlar, hummalı bir faaliyet.

Saat dokuza yaklaşıyor.

Kuzeye bakan pistte, sıra sıra dizilmiş kalkışa hazır uçaklar.

Dikkatler kontrol kulesine odaklanmış, uçuş izinleri bekleniyor.

İlk iki sırada Airbus 321’ler.

TK 1825 sefer sayılı Paris uçağı.

TK 1671 sefer sayılı Köln uçağı.

Gülümseyerek dolaşan hostesler.
Kapanan bagaj kapaklarının tok sesi, bağlanan kemerlerin ince şıkırtısı.

Son anonslar.

Motorların giderek güçlenen uğultusu.  

Kimi yüzler kitabına, dergisine eğilmiş.

Kimi yüzler solgun, gergin.

Kimi gözler kapalı. Uykuda ya da duada.

Sıra sıra dizilmiş insanlar.

Kimi kendinden hoşnut, kimi başkası olmaya hevesli…

Hızla dönen tekerler, açılan flaplar…     Birbiri ardına kanatlanan iki çelik kuş.

TK 1825 - TK 1671.

İstanbul-Köln, İstanbul-Paris yoksa tam tersi miydi?

Quo Vadis?

Asıl yolculuk nereye?

---

Bir Okur Görüşüyle "Çapraz Oyun"

Sizce kimlik/kişilik kaybı büyük bir kâbus mudur, yoksa kolay kolay ele geçiremeyeceğiniz fantastik bir fırsat mı? Bir sabah aniden bambaşka bir vücut ve kişilikte uyansak panik mi yaşarız, yeni bir hayatın keyfini sürecek olmanın heyecanını mı duyarız? Geçmişimizin silindiğini görmek bize huzur mu verir, korku mu yaşatır?

Şurası bir gerçek ki, yıllar içinde inşa ettiğimiz kişiliğimiz ve karakterimiz bizi dünyaya bağlayan en güçlü çıpadır. Memnun olmadığımız, değiştirmek istediğimiz özelliklerimiz bile güvenilir bir liman sağlar bize. İnsanı en çok korkutan bilinmezliktir; bir insanın zehirli yılanlarla dolu bir kuyuya düşmeyi, içinde ne olduğunu bilmediği bir kuyuya düşmeye tercih edeceği örneğini duyarız hep.

Zihninizi, bilinç ve hafızanızı kaybetmemek şartıyla bir bilinmeyene yola çıkmak ne hissettirir o zaman? Yeninin, alışılmamışın vereceği huzursuzluğun üstesinden gelecek cesareti gösterdiğimizde hayat bize ne açılımlar sunacaktır? Başımıza geleni bir oyunmuş gibi kabul edebilir ve rolümüzü en iyi şekilde oynayamaya çalışabiliriz; ya da, panik halinde kaderimize baş kaldırabiliriz.

Kafka’nın Gregor Samsa’sı bir sabah böceğe dönüştüğünde başına geleni bir oyun olarak kabullenmek istememiştir muhtemelen. Ama yaşadığı durum gerçek hayattan son derece kopuktu; kaderine razı bir şekilde ne olacağını beklemekten başka yapabileceği hiç bir şey yoktu. Çapraz Oyun’daki kahramanlarımız Kâmil ve Mustafa ise bir uçak yolculuğunun kısa uykusundan uyandıklarında gerçek hayattan kopmuş değillerdi; birbirilerinin bedenlerine ve hayatlarına bürünmüşlerdi. Ve bunu yalnızca kendileri biliyordu…

Yeni bir kimlikte, bedende uyanmak iki aşamalı bir şok yaşatıyor; öncelikle eski hayatınızdaki ailenizi, işinizi, servetinizi, arkadaşlarınızı kaybediyorsunuz. Sizi hayata bağlayan tüm halatlar çözülüyor. Şimdi artık yeni hayatınıza nasıl adapte olacağınızı planlayacaksınız. Eski kişilik özelliklerinizi, kimliğinizi bu yeni hayata uyarlayabilir veya yeni bedeninizin eski sahibinin karakterini, davranışlarını sürdürmeye çalışabilirsiniz. Ya da tamamen farklı üçüncü bir kişilik yaratabilirsiniz.

Başlangıçta Mustafa Kâmil’e, Kâmil de Mustafa’ya “dönüştüğünün” farkında bile değiller. Çözmeleri gereken sorunlardan ilki yeni hayatlarının kimliklerini tespit etmek ve bu yeni kimliğin sorunlarıyla mücadele etmek. İkinci aşama ise, kendisine dönüşen kişiyi bulmak ve eğer mümkünse hayatlarını tekrar değiş tokuş etmekti. Aralarındaki tek ortak nokta ise, ikisinin de sahip olduğu, İtalya’dan alınmış son derece kaliteli ve pahalı bir çantaydı. Yoksa
hayatlarını değiş tokuş etmeye dek varacak tek ortak özellik bu değil miydi?

Alın size “çapraz” bir oyun, çapraşık bir bulmaca. Çapraz Oyun, zamanın, mekânın, kimliklerin, kişiliklerin iç içe geçtiği, paralel yaşamların kesişmesiyle oyunların oynandığı, bilmecelerin çözüldüğü bir kurgu şöleni: "Sanki aradan asırlar geçmiş gibiydi. Halbuki üzerinden en çok yarım saat ve bir de ömür geçmişti, o kadar."

Kitabı okurken, yazarın kendisini kahramanların yerine koyduğunu, kimliğini kaybedip yeni bir bedende uyanan bir kişiyle empati kurduğunu hissedeceksiniz. Hasan Saraç, “Bu durumdaki bir insan neler hisseder” sorusunun cevabını etraflıca düşünmüş ve kitaba yansıtmış. Böylece kurguda açık uçlar kalmamış, aklınıza gelebilecek sorular ya cevaplandırılmış, ya da cevabınızın yolu açılmış.

Çapraz Oyun, fantastik öykülerden, bilim kurgu romanlarından hoşlananların da, hoşlanmayanların da keyifle okuyabilecekleri, akıcı bir dille kaleme alınmış, sürükleyici bir roman.

----

Bu eleştiri Onur Ataoğlu tarafından kaleme alınmış olup 21 Mayıs 2011 tarihinde www.edebiyathaber.net sitesinde yayınlanmıştır.

Onur Ataoğlu, 1970 Ankara doğumlu, ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu. Gezmeyi, gözlemlemeyi ve yazmayı seviyor.


Gezi yazıları bazı dergi ve kolektif kitap çalışmalarında yayınlandı. 2011 yılında “Evliya Çelebi Gezi Yazısı Yarışması”nda ikincilik ödülü kazandı. 2002-2006 arasında 3,5 yıl Japonya’da yaşadı, gözlemlerini derleyerek kitap haline getirdi ve “Japon Yapmış” isimli ilk kitabı 2010 Ekim ayında yayınlandı. 


Başta gelen hobileri gezmek, fotoğrafçılık, kitap okumak ve yazmak, yazdıklarını blog sayfasında paylaşmak: www.onurataoglu.blogspot.com

 

HASAN SARAÇ'ın

ESERLERİ