Fyodor Dostoyevski,fyodor,dostoyevski

Fyodor Dostoyevski

Sibirya steplerinden edebiyatın zirvelerine

 

 

“(Suç ve Ceza’nın ilk hali) altı bölümlük büyük bir roman olmuştu. Kasım ayı sonunda çoğu tamamlanmış durumdaydı. Ama tümünü yaktım onun. İçime sinmemişti. Yeni bir biçim, yeni bir plan çelmişti aklımı, böylece tekrar en baştan başladım. . . Roman şiirsel bir yapıttır. Onu yazabilmek için mutlaka ruh ve zihin huzuruna ihtiyaç duyar insan. . .”

                                                                Dostoyevski’nin dostu Baron Vrangel’e mektubundan

 

Günlerden 22 Aralık 1849… 

Kuzeyden gelen sert rüzgârların karları havaya savurduğu bir kış sabahı, bellerine kadar soyulmuş yirmi bir siyasi suçlu St. Petersburg’un Semenov meydanında son anlarını yaşamaktadır.

Takım komutanı tam “ateş” emrini vermek üzereyken dörtnala yaklaşan bir atlı görünür ufukta. Çar 1. Nikola mahkûmların hayatını bağışlamıştır. Hayatı bağışlanan mahkûmlar arasında Dostoyevski de vardır.

Önce ilk eşinin, ardından ağabeyi Mikhail’in ölümüyle Fyodor depresyona girer ve adeta şuursuzca içki ve kumar peşinde koşmaya devam eder... En sonunda biriken borçları nedeniyle iflasın eşiğine gelen yazar, bugün dünya edebiyatının başyapıtlarından biri sayılan Suç ve Ceza adlı eserinin tüm haklarını borçlarına karşılık yayınevine devreder.

...

“En zeki insan, kanaatimce, ayda en az bir kere kendine ahmak diyebilendir.”

...

Ünlü edebiyat dergilerinden birinde tefrikalar halinde on iki ay boyunca yayınlanan Suç ve Ceza Dostoyevski’yi zirveye taşıyacaktır.

...

Eserleri çoğu kez “kâhince” sıfatıyla tanımlanır. Kurt Vonnegut Jr. “hayatta öğrenmek istediğiniz ne varsa hepsini Karamazov Kardeşler’de bulursunuz” derken, Freud bu romanın edebiyat dünyasının en güçlü üç eserinden biri olduğunu yazmıştır.

...

 Fyodor Dostoyevski’nin sözlerinden birkaç alıntı, hayatından birkaç kesit... hikâyesinin bütünü 2018 yılının Nisan ayında yayınlanan Yazdıklarıyla Yaşayanlar adlı eserde yer alıyor.  

 

Kitabın arka kapağından…

 

Öldükten sonra tüm yazdıklarının yakılmasını isteyen Kafka…

En büyük zaafı kumardan kaçıp Kumarbaz’ı yazan Dostoyevski…

Varlığına delil ararken elinde kalem bulan Camus…

Bir savaşın ortasında tüm coşkusuyla yurtsuz kalan Stefan Zweig…

Ve daha birçok yazarın o hep bilmek istediğimiz hikâyeleri…

Yazdıklarıyla Yaşayanlar ruhumuza dokunan büyük yazarların, eserleriyle iç içe geçmiş hayatlarını anlatıyor. Hasan Saraç, okuma serüveninde yazarlarla kurduğu dostluğa okurlarını da dâhil ediyor.

Altını çizdiğimiz cümlelerin sahiplerini yakından tanımak, hikâyelerinin hikâyesini dinlemek ve yazarların hayatlarına şahit olmak için Yazdıklarıyla Yaşayanlar bir başucu kitabı.

 

Kitabın Önsözü

 

Ne kadar yetenekli, değerli, ünlü olurlarsa olsunlar, insan olarak yazarlar hemcinslerinden pek de farklı değildir.

Onlar da tüm insanlar gibi doğar, büyür, hayal kurar, paylarına düşen sevgi, öfke, aşk ve acıları yaşarlar. Hayatları doğal nedenlerle, dış etkilerle ya da kendi kararlarıyla son bulur.

Ama onları diğer fanilerden ayıran sınırsız bir tutku vardır. Yazma, yaratma ve yazdıklarını olabildiğince geniş kitlelerle paylaşma tutkusu. Bunun dışında kişilikleri, hayat tarzları, fikirleri, tercihleri birbirlerinden çok farklıdır. Esin kaynakları, konuları, hatta teknikleri bile…

Bizim onlara duyduğumuz saygı ve hayranlığın nedeni ise kişisel görüşleri, inançları ve tercihlerinden ziyade edebiyat dünyamıza, hayal âlemimize yaptıkları katkılar değil midir? Romanlarının, hikâyelerinin yani tüm yazdıklarının sihriyle yaşamazlar mı kalbimizde?

Yazma sanatına kattıkları değer, harcadıkları emek elbette tartışılmaz. Kimi yazarlar bu noktaya yetenekleri sayesinde geldiklerini düşünür. Kimileri de yetenek yüzde bir ise, geri kalan yüzde doksan dokuzun sabırla, azimle yılmadan çalışmak, yazmakla yaşamayı özdeşleştirmek olduğuna inanır.

Yani yazma sanatı konusunda da farklıdır düşünceleri.

Ve her yazarın farklı bir hikâyesi vardır. Doğdukları yerler, aileleri, gittikleri okullar, ilk yazdıkları şiirler, öyküler, ilk sevgilileri… Yazma tutkusunun yüreklerinde nasıl kök salıp yeşerdiği… Hepsi bu hikâyenin kilometre taşları, dönüm noktalarıdır. Ardından eserler ortaya çıkar birer birer. Heyecanlar, sevinçler, düş kırıklıkları…

Bir de pek bilinmeyen gizler vardır yaşamlarında.

Onların yazdıklarına ilgi duyanların, nasıl yaşadıklarına da ilgi duyacaklarına inanıyoruz. Hatta sadece nasıl yaşadıklarını değil, yaşarken neler söylediklerini de merak edeceklerini düşünüyoruz.

Yazdıklarıyla ufkumuzu açan, duygu ve düşünce dünyamızı zenginleştiren Türk ve yabancı yazarlar arasından seçtiklerimizin hikâyelerini bulacaksınız bu kitapta. Bu seçimi yapmanın güçlüğünü, edebi eserleri bilimsel kıstaslarla değerlendirmenin olanaksızlığını, kişisel tercihlerin kaçınılmaz rolünü takdir edeceğinize inanıyoruz.

Bu duygularla, sizlere yirmi beş değerli yazarın hikâyesiyle merhaba diyoruz.

Yazdıklarıyla yaşayanların hikâyeleri bitmez.

İleride başka hikâyelerde buluşmak dileğiyle…

 

Hasan Saraç


HASAN SARAÇ'ın

ESERLERİ