Isaac Asimov,isaac,asimov

Isaac Asimov

"O fani bir babaydı, oğlu Asimo ise ölümsüz olacak"

“Bilim kurgu hikâyeleri bu konunun içeriğinden, felsefesinden bîhaber eleştirmenler için bir anlam ifade etmese de, eğer bir gün insanlığın kurtuluşu gerçekleşecekse bu ancak Bilim Kurgu edebiyatının bize kazandırdığı geniş ufuk sayesinde olacaktır.”

Isaak üç yaşındayken aile Amerika’ya göç eder ve Rus mültecilerin yaşadığı New York şehrinin Brooklyn bölgesine yerleşir.

“Asıl haz bilmekte değil, bulmaktadır.”

Her biri aynı zamanda birer bilim adamı olan Asimov, Robert Heinlein ve Arthur C. Clarke, bilim kurgu klasiklerinin üç büyüğü olarak kabul edilir. Daha sonra bu listeye DUNE dizisinin yazarı Frank Herbert başta olmak üzere başka yazarlar da katılacaktır.

Savaş, şiddet ve askeri güç karşıtı samimi bir pasifist olan Isaac Asimov, 1984 yılında American Humanist Association tarafından Yılın Hümanisti seçilir.

Yaşamının son yıllarında kendisiyle yapılan bir söyleşide, bu üretkenliğini haftada yedi gün, günde on iki saat çalışmasına borçlu olduğunu açıklayacaktır. Yazarlığının ilk on yılında 32, ikinci on yılında ise 68 esere imza atan Asimov’un dakikada 90 kelime hızla yazdığı ya da yayına hazırladığı toplam eser sayısı beş yüzden fazladır.

 “Yazmak, bana göre parmaklarımla düşünmekten ibarettir.”

Japon Honda firmasının laboratuvarlarında üretilen deneme robotuna “manevi babasının” adından esinlenilerek Asimo adı verilmiştir.

“Şu anda toplumların geleceğini tehdit eden en büyük tehlike pozitif bilimin, kolektif aklın özümseyemeyeceği, adapte olamayacağı kadar büyük bir hızla yeni teknolojiler üretebilmesidir.”

Asimov’a ilk kez bilim kurgu dünyasının Oscar’larından Nebula Ödülü’nü, bir yıl sonra da Hugo Ödülü’nü kazandıran bir başka mucizevî eseri ise, 1972 yılında yayınlanan The Gods Themselves (İşte Tanrılar) adlı romanıdır.

 

---

 

Isaac Asımov’un sözlerinden birkaç alıntı, hayatından birkaç kesit... hikâyesinin bütünü  2019 yılının ikinci yarısında yayınlanancak olan Yazdıklarıyla Yaşayanlar 2 adlı eserde yer alacak.  

 

Yazdıklarıyla Yaşayanlar’ın arka kapağından…

 

Öldükten sonra tüm yazdıklarının yakılmasını isteyen Kafka…

En büyük zaafı kumardan kaçıp Kumarbaz’ı yazan Dostoyevski…

Varlığına delil ararken elinde kalem bulan Camus…

Bir savaşın ortasında tüm coşkusuyla yurtsuz kalan Stefan Zweig…

Ve daha birçok yazarın o hep bilmek istediğimiz hikâyeleri…

Yazdıklarıyla Yaşayanlar ruhumuza dokunan büyük yazarların, eserleriyle iç içe geçmiş hayatlarını anlatıyor. Hasan Saraç, okuma serüveninde yazarlarla kurduğu dostluğa okurlarını da dâhil ediyor.

Altını çizdiğimiz cümlelerin sahiplerini yakından tanımak, hikâyelerinin hikâyesini dinlemek ve yazarların hayatlarına şahit olmak için Yazdıklarıyla Yaşayanlar bir başucu kitabı.

 

Kitabın Önsözü

Ne kadar yetenekli, değerli, ünlü olurlarsa olsunlar, insan olarak yazarlar hemcinslerinden pek de farklı değildir.

Onlar da tüm insanlar gibi doğar, büyür, hayal kurar, paylarına düşen sevgi, öfke, aşk ve acıları yaşarlar. Hayatları doğal nedenlerle, dış etkilerle ya da kendi kararlarıyla son bulur.

Ama onları diğer fanilerden ayıran sınırsız bir tutku vardır. Yazma, yaratma ve yazdıklarını olabildiğince geniş kitlelerle paylaşma tutkusu. Bunun dışında kişilikleri, hayat tarzları, fikirleri, tercihleri birbirlerinden çok farklıdır. Esin kaynakları, konuları, hatta teknikleri bile…

Bizim onlara duyduğumuz saygı ve hayranlığın nedeni ise kişisel görüşleri, inançları ve tercihlerinden ziyade edebiyat dünyamıza, hayal âlemimize yaptıkları katkılar değil midir? Romanlarının, hikâyelerinin yani tüm yazdıklarının sihriyle yaşamazlar mı kalbimizde?

Yazma sanatına kattıkları değer, harcadıkları emek elbette tartışılmaz. Kimi yazarlar bu noktaya yetenekleri sayesinde geldiklerini düşünür. Kimileri de yetenek yüzde bir ise, geri kalan yüzde doksan dokuzun sabırla, azimle yılmadan çalışmak, yazmakla yaşamayı özdeşleştirmek olduğuna inanır.

Yani yazma sanatı konusunda da farklıdır düşünceleri.

Ve her yazarın farklı bir hikâyesi vardır. Doğdukları yerler, aileleri, gittikleri okullar, ilk yazdıkları şiirler, öyküler, ilk sevgilileri… Yazma tutkusunun yüreklerinde nasıl kök salıp yeşerdiği… Hepsi bu hikâyenin kilometre taşları, dönüm noktalarıdır. Ardından eserler ortaya çıkar birer birer. Heyecanlar, sevinçler, düş kırıklıkları…

Bir de pek bilinmeyen gizler vardır yaşamlarında.

Onların yazdıklarına ilgi duyanların, nasıl yaşadıklarına da ilgi duyacaklarına inanıyoruz. Hatta sadece nasıl yaşadıklarını değil, yaşarken neler söylediklerini de merak edeceklerini düşünüyoruz.

Yazdıklarıyla ufkumuzu açan, duygu ve düşünce dünyamızı zenginleştiren Türk ve yabancı yazarlar arasından seçtiklerimizin hikâyelerini bulacaksınız bu kitapta. Bu seçimi yapmanın güçlüğünü, edebi eserleri bilimsel kıstaslarla değerlendirmenin olanaksızlığını, kişisel tercihlerin kaçınılmaz rolünü takdir edeceğinize inanıyoruz.

Bu duygularla, sizlere yirmi beş değerli yazarın hikâyesiyle merhaba diyoruz.

Yazdıklarıyla yaşayanların hikâyeleri bitmez.

İleride başka hikâyelerde buluşmak dileğiyle…

 

Hasan Saraç

 

 

 

 


HASAN SARAÇ'ın

ESERLERİ