Virgina Woolf,virgina,woolf

Virgina Woolf

 

Bilinç akışından ölüm nehrine akan bir yaşam


“Özgüven olmadan beşikteki bebekler gibiyiz. Peki, bu tartıya gelmez ama paha biçilmez niteliği nasıl üretebiliriz? Diğer insanların kendimizden daha aşağı olduğunu düşünerek. Kendimizin diğer insanlara kıyasla zenginlik, rütbe, düzgün bir burun, ya da bir büyükbabanın Romney tarafından yapılmış portresi gibi Tanrı vergisi bir üstünlüğü olduğunu düşünerek. Çünkü insanın hayal gücünün acınası hilelerinin sonu yoktur.”

                                                     

 . . .gençliğinde ünlü ressamlara modellik yapmış olan annesinden güzelliğini, tanınmış bir editör, eleştirmen ve biyografi yazarı olan babasından da zekâsını almıştır. 

 ...

Oxford ve Cambridge kentlerindeki asırlık eğitim kurumlarına kabul edilmez. Zira erkek kardeşlerinin kolaylıkla erişebildiği bu eğitim imkânları Virginia’ya ve hemcinslerine kapalıdır. 

...

 “Edebiyat, başkalarının fikirlerini aklın mantığın ötesinde umursamış olan insanların her yana dağılmış enkazıyla doludur.”

..

. . . asıl önemli çıkışını 1925 yılında yayınlanan Mrs. Dalloway ile yapacaktır. Bilinç akışı tekniğiyle yazmış olduğu bu eser, bir bakıma James Joyce’un üç yıl önce yayınlanan Ulysses adlı başyapıtına bir göndermedir. 

...

“Bir hayaleti öldürmek, hakikati öldürmekten çok daha zordur.” 

...

        28 Mart 1941 günü, evde tek başına olduğu bir sırada, kocası Leonard’a ve ablası Vanessa’ya birer kısa not bırakır. Kürkünü giyip dışarı çıkar ve elinde bastonuyla nehre doğru yürümeye başlar. . .

...

Virgina Woolf’un sözlerinden birkaç alıntı, hayatından birkaç kesit... hikâyesinin bütünü 2018 yılının Nisan ayında yayınlanan Yazdıklarıyla Yaşayanlar adlı eserde yer alıyor.

 

 Kitabın arka kapağından

 

Öldükten sonra tüm yazdıklarının yakılmasını isteyen Kafka…

En büyük zaafı kumardan kaçıp Kumarbaz’ı yazan Dostoyevski…

Varlığına delil ararken elinde kalem bulan Camus…

Bir savaşın ortasında tüm coşkusuyla yurtsuz kalan Stefan Zweig…

Ve daha birçok yazarın o hep bilmek istediğimiz hikâyeleri…

Yazdıklarıyla Yaşayanlar ruhumuza dokunan büyük yazarların, eserleriyle iç içe geçmiş hayatlarını anlatıyor. Hasan Saraç, okuma serüveninde yazarlarla kurduğu dostluğa okurlarını da dâhil ediyor.

Altını çizdiğimiz cümlelerin sahiplerini yakından tanımak, hikâyelerinin hikâyesini dinlemek ve yazarların hayatlarına şahit olmak için Yazdıklarıyla Yaşayanlar bir başucu kitabı.

 

Kitabın Önsözü

 

Ne kadar yetenekli, değerli, ünlü olurlarsa olsunlar, insan olarak yazarlar hemcinslerinden pek de farklı değildir.

Onlar da tüm insanlar gibi doğar, büyür, hayal kurar, paylarına düşen sevgi, öfke, aşk ve acıları yaşarlar. Hayatları doğal nedenlerle, dış etkilerle ya da kendi kararlarıyla son bulur.

Ama onları diğer fanilerden ayıran sınırsız bir tutku vardır. Yazma, yaratma ve yazdıklarını olabildiğince geniş kitlelerle paylaşma tutkusu. Bunun dışında kişilikleri, hayat tarzları, fikirleri, tercihleri birbirlerinden çok farklıdır. Esin kaynakları, konuları, hatta teknikleri bile…

Bizim onlara duyduğumuz saygı ve hayranlığın nedeni ise kişisel görüşleri, inançları ve tercihlerinden ziyade edebiyat dünyamıza, hayal âlemimize yaptıkları katkılar değil midir? Romanlarının, hikâyelerinin yani tüm yazdıklarının sihriyle yaşamazlar mı kalbimizde?

Yazma sanatına kattıkları değer, harcadıkları emek elbette tartışılmaz. Kimi yazarlar bu noktaya yetenekleri sayesinde geldiklerini düşünür. Kimileri de yetenek yüzde bir ise, geri kalan yüzde doksan dokuzun sabırla, azimle yılmadan çalışmak, yazmakla yaşamayı özdeşleştirmek olduğuna inanır.

Yani yazma sanatı konusunda da farklıdır düşünceleri.

Ve her yazarın farklı bir hikâyesi vardır. Doğdukları yerler, aileleri, gittikleri okullar, ilk yazdıkları şiirler, öyküler, ilk sevgilileri… Yazma tutkusunun yüreklerinde nasıl kök salıp yeşerdiği… Hepsi bu hikâyenin kilometre taşları, dönüm noktalarıdır. Ardından eserler ortaya çıkar birer birer. Heyecanlar, sevinçler, düş kırıklıkları…

Bir de pek bilinmeyen gizler vardır yaşamlarında.

Onların yazdıklarına ilgi duyanların, nasıl yaşadıklarına da ilgi duyacaklarına inanıyoruz. Hatta sadece nasıl yaşadıklarını değil, yaşarken neler söylediklerini de merak edeceklerini düşünüyoruz.

Yazdıklarıyla ufkumuzu açan, duygu ve düşünce dünyamızı zenginleştiren Türk ve yabancı yazarlar arasından seçtiklerimizin hikâyelerini bulacaksınız bu kitapta. Bu seçimi yapmanın güçlüğünü, edebi eserleri bilimsel kıstaslarla değerlendirmenin olanaksızlığını, kişisel tercihlerin kaçınılmaz rolünü takdir edeceğinize inanıyoruz.

Bu duygularla, sizlere yirmi beş değerli yazarın hikâyesiyle merhaba diyoruz.

Yazdıklarıyla yaşayanların hikâyeleri bitmez.

İleride başka hikâyelerde buluşmak dileğiyle…

 

Hasan Saraç

 

 


HASAN SARAÇ'ın

ESERLERİ