"Batı’nın zihniyle Doğu’nun ruhunu harmanlayan bilge bir bilgin"
“Sezebildiğimiz kadarıyla, insanın varlığının tek amacı varoluşun karanlığında bir ışık yakmaktır.”
…
Kaygılı baba, “Bu oğlan hayal edilebilen her şeyle ilgileniyor ama ne istediğini bilmiyor” sözleriyle ifade etmiştir düşüncesini. Jung sonraları, onun haklı olduğunu söyleyecektir.
…
“İnsanın tüm eserlerinin başlangıcında yaratıcı hayaller vardır O halde hayal gücünü küçümsemeye ne hakkımız var?”
…
Jung 1906’da Viyana’ya giderek, ilk makalesini göndermiş olduğu Sigmund Freud ile tanışır. İlk buluşmalarında aralıksız on üç saat Freud ile tartışan genç psikiyatr, aradığı bilgeyi bulduğuna inanmaktadır.
…
“Bir şeyi kabul edene kadar onu değiştiremeyiz. Reddetmek özgürleştirmez, baskı yaratır.”
…
Jung, hayatı boyunca bir otobiyografi yazmamış, gazetecilerle mülakat yapmamıştır. Bu yasağı bir tek kişi, bir başka deneyimli psikolog olan Aniela Jaffé delebilmiş ve üzerinde üç yıl Jung ile birlikte çalıştıktan sonra ortaya çıkan yarı-otobiyografik eser, Jung’un ölümünden hemen sonra Anılar, Düşler, Düşünceler adıyla yayınlanmıştır.
…
Bilimsel yöntem ve bulguların yanı sıra ruhiyatçılığa, doğaüstü güçlere, mitlere ve sembollere de önem vermesiyle ünlenen Jung, bu rüyayı gördükten sonra kolektif bilinçaltı kavramını ortaya atacaktır.
…
Jung, tıpkı fikirlerine önem verdiği büyük düşünürler Nietzsche, Schopenhauer, Hesse gibi Batı kültürüne ve bilimine değer verdiği kadar, Doğu’nun bilgeliğine, inançlarına ve deneyimlerine de ilgi duyar.
…
Varoluşun, rüyaların, ruhun ve bilinçaltının sırlarını çözmek için bir ömür boyu sayıların şifreli kombinasyonlarıyla haşır neşir olmuş bir bilge, seksen altı yaşında, altıncı ayın altıncı gününde hayata veda etmesini, eğer mümkün olsaydı nasıl yorumlardı acaba?
---
Carl Gustav Jung'un sözlerinden birkaç alıntı, hayatından birkaç kesit... hikâyesinin bütünü 2019 yılının ikinci yarısında yayınlanancak olan Yazdıklarıyla Yaşayanlar 2 adlı eserde yer alacak.
Yazdıklarıyla Yaşayanlar’ın arka kapağından…
Öldükten sonra tüm yazdıklarının yakılmasını isteyen Kafka…
En büyük zaafı kumardan kaçıp Kumarbaz’ı yazan Dostoyevski…
Varlığına delil ararken elinde kalem bulan Camus…
Bir savaşın ortasında tüm coşkusuyla yurtsuz kalan Stefan Zweig…
Ve daha birçok yazarın o hep bilmek istediğimiz hikâyeleri…
Yazdıklarıyla Yaşayanlar ruhumuza dokunan büyük yazarların, eserleriyle iç içe geçmiş hayatlarını anlatıyor. Hasan Saraç, okuma serüveninde yazarlarla kurduğu dostluğa okurlarını da dâhil ediyor.
Altını çizdiğimiz cümlelerin sahiplerini yakından tanımak, hikâyelerinin hikâyesini dinlemek ve yazarların hayatlarına şahit olmak için Yazdıklarıyla Yaşayanlar bir başucu kitabı.
Kitabın Önsözü
Ne kadar yetenekli, değerli, ünlü olurlarsa olsunlar, insan olarak yazarlar hemcinslerinden pek de farklı değildir.
Onlar da tüm insanlar gibi doğar, büyür, hayal kurar, paylarına düşen sevgi, öfke, aşk ve acıları yaşarlar. Hayatları doğal nedenlerle, dış etkilerle ya da kendi kararlarıyla son bulur.
Ama onları diğer fanilerden ayıran sınırsız bir tutku vardır. Yazma, yaratma ve yazdıklarını olabildiğince geniş kitlelerle paylaşma tutkusu. Bunun dışında kişilikleri, hayat tarzları, fikirleri, tercihleri birbirlerinden çok farklıdır. Esin kaynakları, konuları, hatta teknikleri bile…
Bizim onlara duyduğumuz saygı ve hayranlığın nedeni ise kişisel görüşleri, inançları ve tercihlerinden ziyade edebiyat dünyamıza, hayal âlemimize yaptıkları katkılar değil midir? Romanlarının, hikâyelerinin yani tüm yazdıklarının sihriyle yaşamazlar mı kalbimizde?
Yazma sanatına kattıkları değer, harcadıkları emek elbette tartışılmaz. Kimi yazarlar bu noktaya yetenekleri sayesinde geldiklerini düşünür. Kimileri de yetenek yüzde bir ise, geri kalan yüzde doksan dokuzun sabırla, azimle yılmadan çalışmak, yazmakla yaşamayı özdeşleştirmek olduğuna inanır.
Yani yazma sanatı konusunda da farklıdır düşünceleri.
Ve her yazarın farklı bir hikâyesi vardır. Doğdukları yerler, aileleri, gittikleri okullar, ilk yazdıkları şiirler, öyküler, ilk sevgilileri… Yazma tutkusunun yüreklerinde nasıl kök salıp yeşerdiği… Hepsi bu hikâyenin kilometre taşları, dönüm noktalarıdır. Ardından eserler ortaya çıkar birer birer. Heyecanlar, sevinçler, düş kırıklıkları…
Bir de pek bilinmeyen gizler vardır yaşamlarında.
Onların yazdıklarına ilgi duyanların, nasıl yaşadıklarına da ilgi duyacaklarına inanıyoruz. Hatta sadece nasıl yaşadıklarını değil, yaşarken neler söylediklerini de merak edeceklerini düşünüyoruz.
Yazdıklarıyla ufkumuzu açan, duygu ve düşünce dünyamızı zenginleştiren Türk ve yabancı yazarlar arasından seçtiklerimizin hikâyelerini bulacaksınız bu kitapta. Bu seçimi yapmanın güçlüğünü, edebi eserleri bilimsel kıstaslarla değerlendirmenin olanaksızlığını, kişisel tercihlerin kaçınılmaz rolünü takdir edeceğinize inanıyoruz.
Bu duygularla, sizlere yirmi beş değerli yazarın hikâyesiyle merhaba diyoruz.
Yazdıklarıyla yaşayanların hikâyeleri bitmez.
İleride başka hikâyelerde buluşmak dileğiyle…
Hasan Saraç