"Usta bir romancı mı, şöhret avcısı bir ‘boyalı kuş’ mu?"
1933 yılının 14 Haziran günü, Polonya’nın Lodz kentinde yaşayan bir Yahudi ailesinin bir oğlu olur. Adını Josef Nikodem koyarlar. Babası Mieczyslaw Lewinkopf akademisyen, annesi Elzbieta ise Moskova’da eğitim görmüş bir piyanisttir.
…
“Hayat bir ruh halidir.”
…
Savaşın sonra ermesi ve koşulların yüz seksen derece değişmesiyle birlikte, Jerzy’nin babası bir an bile düşünmeden komünist saflarına katılacaktır. Bu arada genç Kosinski de Lodz Üniversitesi’nde eğitime başlar. Ailesi soykırımdan kurtulmuş, ancak bu kez de Stalin yönetimindeki Rusya’nın komünist rejiminin boyunduruğu altına girmiştir.
…
New York’a yirmi dört yaşında ayak basar Kosinski. Bulabildiği her işte çalışan gözü kara, maceraperest genç adam, bir yandan kendi kendine İngilizcesini ilerletirken bir yandan da Columbia Üniversitesi’nde öğrenimine devam eder.
…
“Yazdığım şeyler, yazar ve okur arasında yeni bir ilişkiyi kabul etmeye hazır olanlar içindir.”
…
Yirmi dokuz yaşında geldiğinde ise yaşam çizgisi bir kez daha değişir. 1960 yazında New York City’de tanıştığı Mary Hayward Weir ile 1962 yılında evlenir. Başından iki evlilik geçen Mary, bir çelik kralının zengin dul eşi olan sosyetik bir kadındır ve Kosinski’den 18 yaş büyüktür.
…
“Diğer insanların evlerindeki kitaplara şöyle bir göz atın.”
…
Kim ne derse desin, Kosinski inişli çıkışlı, tutkulu, macera dolu hayatını görünüşte umursamaz ve cüretkâr bir tavırla yaşamıştır.
Jerzy Kosinski’nin sözlerinden birkaç alıntı, hayatından birkaç kesit... hikâyesinin bütünü 2019 yılının ikinci yarısında yayınlanancak olan Yazdıklarıyla Yaşayanlar 2 adlı eserde yer alacak.
Yazdıklarıyla Yaşayanlar’ın arka kapağından…
Öldükten sonra tüm yazdıklarının yakılmasını isteyen Kafka…
En büyük zaafı kumardan kaçıp Kumarbaz’ı yazan Dostoyevski…
Varlığına delil ararken elinde kalem bulan Camus…
Bir savaşın ortasında tüm coşkusuyla yurtsuz kalan Stefan Zweig…
Ve daha birçok yazarın o hep bilmek istediğimiz hikâyeleri…
Yazdıklarıyla Yaşayanlar ruhumuza dokunan büyük yazarların, eserleriyle iç içe geçmiş hayatlarını anlatıyor. Hasan Saraç, okuma serüveninde yazarlarla kurduğu dostluğa okurlarını da dâhil ediyor.
Altını çizdiğimiz cümlelerin sahiplerini yakından tanımak, hikâyelerinin hikâyesini dinlemek ve yazarların hayatlarına şahit olmak için Yazdıklarıyla Yaşayanlar bir başucu kitabı.
Kitabın Önsözü
Ne kadar yetenekli, değerli, ünlü olurlarsa olsunlar, insan olarak yazarlar hemcinslerinden pek de farklı değildir.
Onlar da tüm insanlar gibi doğar, büyür, hayal kurar, paylarına düşen sevgi, öfke, aşk ve acıları yaşarlar. Hayatları doğal nedenlerle, dış etkilerle ya da kendi kararlarıyla son bulur.
Ama onları diğer fanilerden ayıran sınırsız bir tutku vardır. Yazma, yaratma ve yazdıklarını olabildiğince geniş kitlelerle paylaşma tutkusu. Bunun dışında kişilikleri, hayat tarzları, fikirleri, tercihleri birbirlerinden çok farklıdır. Esin kaynakları, konuları, hatta teknikleri bile…
Bizim onlara duyduğumuz saygı ve hayranlığın nedeni ise kişisel görüşleri, inançları ve tercihlerinden ziyade edebiyat dünyamıza, hayal âlemimize yaptıkları katkılar değil midir? Romanlarının, hikâyelerinin yani tüm yazdıklarının sihriyle yaşamazlar mı kalbimizde?
Yazma sanatına kattıkları değer, harcadıkları emek elbette tartışılmaz. Kimi yazarlar bu noktaya yetenekleri sayesinde geldiklerini düşünür. Kimileri de yetenek yüzde bir ise, geri kalan yüzde doksan dokuzun sabırla, azimle yılmadan çalışmak, yazmakla yaşamayı özdeşleştirmek olduğuna inanır.
Yani yazma sanatı konusunda da farklıdır düşünceleri.
Ve her yazarın farklı bir hikâyesi vardır. Doğdukları yerler, aileleri, gittikleri okullar, ilk yazdıkları şiirler, öyküler, ilk sevgilileri… Yazma tutkusunun yüreklerinde nasıl kök salıp yeşerdiği… Hepsi bu hikâyenin kilometre taşları, dönüm noktalarıdır. Ardından eserler ortaya çıkar birer birer. Heyecanlar, sevinçler, düş kırıklıkları…
Bir de pek bilinmeyen gizler vardır yaşamlarında.
Onların yazdıklarına ilgi duyanların, nasıl yaşadıklarına da ilgi duyacaklarına inanıyoruz. Hatta sadece nasıl yaşadıklarını değil, yaşarken neler söylediklerini de merak edeceklerini düşünüyoruz.
Yazdıklarıyla ufkumuzu açan, duygu ve düşünce dünyamızı zenginleştiren Türk ve yabancı yazarlar arasından seçtiklerimizin hikâyelerini bulacaksınız bu kitapta. Bu seçimi yapmanın güçlüğünü, edebi eserleri bilimsel kıstaslarla değerlendirmenin olanaksızlığını, kişisel tercihlerin kaçınılmaz rolünü takdir edeceğinize inanıyoruz.
Bu duygularla, sizlere yirmi beş değerli yazarın hikâyesiyle merhaba diyoruz.
Yazdıklarıyla yaşayanların hikâyeleri bitmez.
İleride başka hikâyelerde buluşmak dileğiyle…
Hasan Saraç