Umberto Eco,umberto,eco

Umberto Eco

""

 

Felsefe ve edebiyat dünyasına

“cennetten gelen hediye”

 

 

“O zamana kadar her bir kitabın, ister beşerî ister ilahî olsun, diğer kitapların dışındaki şeylerden söz ettiğini düşünürdüm. Ama artık kitapların çoğu kez başka kitaplardan söz ettiğinin farkına varıyordum. Bu, sanki kitaplar kendi aralarında konuşuyormuş gibi bir şeydi. Bu düşüncenin ışığında kütüphane bana daha da tedirgin edici bir yer gibi görünüyordu. O artık uzun, yüzlerce yıllık bir mırıltının, bir parşömenle bir diğeri arasındaki belli belirsiz bir diyaloğun duyulduğu bir yerdi, yaşayan bir şeydi, birçok akıldan yayılan sırlardan oluşan bir hazineydi, insan zihninin yönetemeyeceği güçleri ihtiva eden ve o güçleri üretmiş ya da iletmiş olanların ölümünden sonra da varlığını sürdüren bir muhafaza kabı niteliğindeydi.”

Neredeyse tüm yaşamını ailenin Milano’daki ve Rimini köyündeki evlerinde sürdüren Eco’nun zengin kütüphanesinin rafları elli bini aşkın kitapla doludur.

... 

 “Babam bana imbikten geçmemiş haberlere inanmamamı öğretti. Gazeteler yalan söyler, tarihçiler yalan söyler, bugün televizyonlar da yalan söylüyor.”

... 

 “İnsanlar bana hep ‘Romanlarınız çok zor okunmasına rağmen nasıl başarılı oluyor?’ diye sorarlar. Bu soru beni incitiyor. Bir kadına ‘Nasıl oluyor da erkekler sana ilgi duyuyor?’ diye sormaya benzer bu” demişti.

...

9 Nisan 2013 günü, Boğaziçi Üniversitesi kampüsü önemli bir buluşmaya sahne oldu. Üniversitenin 150. yıl kutlamaları kapsamında İstanbul’a gelen Umberto Eco, kampüste Orhan Pamuk’la buluştu ve iki büyük yazar “Gerçekler, Kurgu ve Tarih üzerine ilginç bir söyleşi yaptı.

   

Umberto Eco’nun sözlerinden birkaç alıntı, hayatından birkaç kesit... hikâyesinin bütünü 2018 yılının Nisan ayında yayınlanan Yazdıklarıyla Yaşayanlar adlı eserde yer alıyor.

 

Kitabın arka kapağından…

 

Öldükten sonra tüm yazdıklarının yakılmasını isteyen Kafka…

En büyük zaafı kumardan kaçıp Kumarbaz’ı yazan Dostoyevski…

Varlığına delil ararken elinde kalem bulan Camus…

Bir savaşın ortasında tüm coşkusuyla yurtsuz kalan Stefan Zweig…

Ve daha birçok yazarın o hep bilmek istediğimiz hikâyeleri…

Yazdıklarıyla Yaşayanlar ruhumuza dokunan büyük yazarların, eserleriyle iç içe geçmiş hayatlarını anlatıyor. Hasan Saraç, okuma serüveninde yazarlarla kurduğu dostluğa okurlarını da dâhil ediyor.Altını çizdiğimiz cümlelerin sahiplerini yakından tanımak, hikâyelerinin hikâyesini dinlemek ve yazarların hayatlarına şahit olmak için Yazdıklarıyla Yaşayanlar bir başucu kitabı.

Umberto Eco'nun sözlerinden birkaç alıntı, hayatından birkaç kesit... hikâyesinin bütünü 2018 yılının Nisan ayında yayınlanan Yazdıklarıyla Yaşayanlar adlı eserde yer alıyor.

 

Kitabın Önsözü

 

Ne kadar yetenekli, değerli, ünlü olurlarsa olsunlar, insan olarak yazarlar hemcinslerinden pek de farklı değildir.

Onlar da tüm insanlar gibi doğar, büyür, hayal kurar, paylarına düşen sevgi, öfke, aşk ve acıları yaşarlar. Hayatları doğal nedenlerle, dış etkilerle ya da kendi kararlarıyla son bulur.

Ama onları diğer fanilerden ayıran sınırsız bir tutku vardır. Yazma, yaratma ve yazdıklarını olabildiğince geniş kitlelerle paylaşma tutkusu. Bunun dışında kişilikleri, hayat tarzları, fikirleri, tercihleri birbirlerinden çok farklıdır. Esin kaynakları, konuları, hatta teknikleri bile…

Bizim onlara duyduğumuz saygı ve hayranlığın nedeni ise kişisel görüşleri, inançları ve tercihlerinden ziyade edebiyat dünyamıza, hayal âlemimize yaptıkları katkılar değil midir? Romanlarının, hikâyelerinin yani tüm yazdıklarının sihriyle yaşamazlar mı kalbimizde?

Yazma sanatına kattıkları değer, harcadıkları emek elbette tartışılmaz. Kimi yazarlar bu noktaya yetenekleri sayesinde geldiklerini düşünür. Kimileri de yetenek yüzde bir ise, geri kalan yüzde doksan dokuzun sabırla, azimle yılmadan çalışmak, yazmakla yaşamayı özdeşleştirmek olduğuna inanır.

Yani yazma sanatı konusunda da farklıdır düşünceleri.

Ve her yazarın farklı bir hikâyesi vardır. Doğdukları yerler, aileleri, gittikleri okullar, ilk yazdıkları şiirler, öyküler, ilk sevgilileri… Yazma tutkusunun yüreklerinde nasıl kök salıp yeşerdiği… Hepsi bu hikâyenin kilometre taşları, dönüm noktalarıdır. Ardından eserler ortaya çıkar birer birer. Heyecanlar, sevinçler, düş kırıklıkları…

Bir de pek bilinmeyen gizler vardır yaşamlarında.

Onların yazdıklarına ilgi duyanların, nasıl yaşadıklarına da ilgi duyacaklarına inanıyoruz. Hatta sadece nasıl yaşadıklarını değil, yaşarken neler söylediklerini de merak edeceklerini düşünüyoruz.

Yazdıklarıyla ufkumuzu açan, duygu ve düşünce dünyamızı zenginleştiren Türk ve yabancı yazarlar arasından seçtiklerimizin hikâyelerini bulacaksınız bu kitapta. Bu seçimi yapmanın güçlüğünü, edebi eserleri bilimsel kıstaslarla değerlendirmenin olanaksızlığını, kişisel tercihlerin kaçınılmaz rolünü takdir edeceğinize inanıyoruz.

Bu duygularla, sizlere yirmi beş değerli yazarın hikâyesiyle merhaba diyoruz.

Yazdıklarıyla yaşayanların hikâyeleri bitmez.

İleride başka hikâyelerde buluşmak dileğiyle…

 

Hasan Saraç

 


HASAN SARAÇ'ın

ESERLERİ